LÜBNAN

 LÜBNAN

Tarihin, coğrafyanın ve güzel havanın kesiştiği ülke olan Lübnan'a hoşgeldiniz. Kültürel dokusu, yemekleri, insanları ve atmosferiyle sizleri bambaşka diyarlara sürükleyen Lübnan, Orta Doğu'nın incilerinden bir tanesi.

Lübnan'a varınca havaalanından indiğiniz anda sizleri biraz ürkütebilecek bir trafik sistemiyle karşılaşıyorsunuz. Ana ve ara yollarda trafik ışığı ve sokak lambaları yok denecek kadar az. Sadece bezı noktalarda ışık var. Bu durumun sebebini ise ne yazık ki bilmiyoruz. Sokak lambalarının direkleri var ama ışık yok! İşin daha da zor kısmı yollarda şerit yok! Olan şeritlerde oldukça silik. Gündüz gözüyle şeritleri görmek bile bir hayli zorlu iken gece karanlığında, ışıksız bir yolda şeritlerin olmadığını düşünün! Bu duruma bir de kural tanımaz şöförleri de eklediniz mi, işte tam o sırada size 'Lübnan'a hoşgeldinizzz!!' diyorlar.

Trafiği, ışıksız sokakları bir kenara bırakıp Lübnan'ı gezmek bir hayli keyifli ve güvenli. -Yani en azından biz herhangi bir olumsuzluk yaşamadık.- Uçağımız akşam saatlerinde Lübnan'a indi ve doğruca kiraladığımız aracımızı alıp kalacağımız hotele gittik. Sabah olduğunda ise şehrin dokusunu çok daha iyi bir biçimde gözlemleme imkânını elde ettik. Aracımıza atlayıp doğruca kenti arşınlamaya çıktık. Öncelikle sabahın o güzel havasını içimize çekmek ve güneşin en güzel açısıyla manzarayı yakalamak için Meryem Ana Kilisesi'ne doğru küçük bir tırmanışa geçtik. Kiliseye vardığımızda eşimi içeriye hemen almadılar. Zira üzerinde kapri pantolon ve tişört vardı. Bu şekilde kiliseye giremeyeceğini ve kapanması gerektiğini ifade ederek ona uzun bir gömlek verdiler. -Giydiğinde gömleğin ona epey büyük geldiğini farkedip bir süre gülüştük.- Kilisenin manzarası muhteşem. Şehir tamamen ayaklarınızın altında. Biz kilisenin içine giremedik zira sabah ayini vardı. Onun yerine Meryem Ana heykelinin bulunduğu ve minare gibi döne döne merdivenlerle çıkılan kuleye çıktık. Evet, çıkış biraz yorucu ve bir parça ürkütücü ama manzaraya kesinlikle değiyor. Meryem Ana heykelinin yanında fotoğraf sevenler için harika kareler yakabilecekleri şehir manzarası mevcut.

Kiliseden sonra bir başka tepeye bir başka kiliseye doğru yol aldık. Müslüman bir ülke olmasına rağmen Lübnan'da pek çok kilise mevcut. Bu da aslında kültürel dokusunu ne kadar güzel koruduğunun göstergesi. Hatta beni ve özellikle de eşimi en çok şaşırtan şey, Hz. İsa'nın dev bir heykelinin olması. Tamam Brezilya'daki 'Kurtarıcı İsa' heykeli kadar gösterişli ve büyük değil ama onun orada bulunması bile inançlar konusundaki hoşgörüyü göstermeye yeterli diye düşünüyorum.

Kilise, kale derken Beyrut'ta geçmişten günümüze kadar gelen antik yerleşim yerini görmeden kesinlikle dönmeyin. Kentin büyük kısmı hâla ayakta ve korunmuş bir şekilde günümüze kadar gelmiş. Bizi en çok etkileyen bölümü ise tapınak bölümüydü. Tapınak bölümü neredeyse orijinal hâliyle geçmişten günümüze kadar ayakta kalmış muazzam bir yapı olarak karşımıza çıkmakta. Gerek duvar süslemeleri gerek yüksek sütunları ve gerek dönemin diliyle yazılmış yazıları hâla görmek mümkün.

Beyrut demek, sadece kilise, kale, antik kent ya da modern yerleşim yerleri demek değil. Aynı zamanda kültür, geçmiş ve gelecek de demek. Beyrut'ta çok güzel mahalleler, sokaklar, evler ve yapılar olduğu gibi insanı ürküten sokaklar, meydanlar ve çarşılar da var. İnsanların size hiçbir kötülüğü dokunmuyor. -Ya da biz şanslıydık. Bilemedim.- Ancak sokaklardan sarkan elektirik telleri, yollardaki çöpler ve çarpık yapılaşma insanı bir miktar ürkütüyor. Ama dünyanın her yerinde olduğu gibi zenginliğin yanında fakirlik, temizliğin yanında pislikte her daim varlığını sürdürüyor. Lübnan, temizlik açısıdan ne yazık ki zayıf bir ülke. Yolda çok fazla çöp var. Ama işin komiği hiç çöp kovası yok. Dükkanlar tertemiz ama sokaklar çöp içinde. Bu da ayrı bir çelişki.

Beyrut'ta gezerken çok güzel bir semte yolumuz düştü. Sonradan farkettik ki orası film için hazırlanan bir açık alan platosuymuş. :) Neyse, oradan geçip film için getirilen antika araçları inceleyip yolumuza devam ettik ve Beyrut'un en büyük camiisine vardık. Ama ne yazık ki içeriye yine giremedik. :( İşin üzücü kısmı camiinin yakınında kilise vardı ve ziyarete açıktı ancak camiiye giremedik. İbadet saati olmadığı için camiiyi kilitlemişlerdi.

Beyrut'ta gezerken Osmanlı mimarisini görmekte mümkün. Hatta Osmanlı döneminde inşa edilmiş ancak günümüzda harap halde olan bir tren istasyonu ve içinde viran bir halde bulunan eski Osmanlı treni mevcuttur. Ancak gerek bakımsızlıktan gerek zamanın acımasızlığından dolayı burasını otlar bürümüş, trenleri ise pas çürütmüştü.

Gezdik dolaştık ve nihayet gün geceye, sıcak yerini serinliğe bırakmaya başladı. E haliyle de yorulan vücutlar beslenmeye ve dinlenmeye ihtiyaç duyuyor. Bunun için en güzel yer Beyrut'ta bulunuyor. Canlı ve ışıklı -evet ışıklı- bir meydanda eşsiz Lübnan lezzetlerinin tadını doyasıya çıkartabilirsiniz. Humus – ki Lübnan bu işin gerçekten pîri-, sucuk, samosa, tabule ve adını şu an ne yazık ki hatırlayamadığım onlarca leziz yemeklerle kendinize geliyor, yemeğin sonunda ise Türk kahvesi içerek kendinizi şımartıyorsunuz.

Gece eğer vaktiniz ve dahi naktiniz varsa Lübnan'da kumarhaneye gidebilir, şansınızı deneyebilirsiniz. Evet, yanlış duymadınız, Lübnan, Beyrut'ta kumarhane var. Ve inanın içi sandığınızdan çok çok çok daha fazla kalabalık. Bizim naçizane tavsiyemiz sadece bakın ve ardınıza bile bakmadan çıkın. Zira orada bulunmak gerçekten de akıl kârı değil. :)

Orta Doğu, gerek coğrafyası gerek tarihi ve gerek insanları açısından görülmeye, tanınmaya ve keşfedilmeye değer. Çoğu insan ilk rotasını hep batıya yapar. Lâkin unuttuğu bir şey vardır. O da aslında kendisininde bir Orta Doğulu olmasıdır. Kültürel, insanî ve inanın yemek açısından neredeyse birbirimizin aynısıyız. Evet, ufak tefek farklarımız elbette var ama benzerliklerimizde bir o kadar yoğun. Anlatmakla bir noktaya kadar yardımcı olabilirim. Gidip görüp yaşayıp deneyimlemeniz gerek. :)


Gezerken İhtiyaç Olabilecekler

  • İnce kollu tişört ve şort.

  • Sırt çantası ya da küçük bel çantası.

  • Su şişesi ya da matara.

  • Rahat ayakkabı.

  • Güneş gözlüğü.

  • Güneş kremi.

  • Şapka.

  • İbadethaneler için uzun kollu gömlek, baş örtüsü ya da uzun kıyafetler.


Gezerken İhtiyacınız Olmayacaklar

  • Gereksiz ön yargılar.

  • Gereksiz yük.

  • Sizi zorlayacak ayakkabı.

  • Kesici-delici alet.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

LÜKSEMBURG

ALMANYA