BULGARİSTAN

 

BULGARİSTAN

 

    Kara yoluyla 'Kapı Kule sınırı'ndan geçtikten sonra kendinizi hâla Trakya'da sanmanız gayet normal. Zira otobanın kenarlarındaki tarlalar sizi hâla Türkiye'deymiş hissi uyandırabilir. Otobanda geçen bir buçuk saatin ardından kendinizi küçük kasabaların içinden geçerken buluyorsunuz. Sağlı sollu iki katlı bahçeli evlerin arasından huzurlu bir yolculuk yapıyorsunuz. Ancak gözünüze evlerin yapılarından ziyade eskiliği ve bir parça bakımsızlığı hemen çarpacaktır. Onun dışında şehircilik konusunda oldukça başarılı oldukları söylenebilir. Şehir merkezlerine girerken sizi en çok şaşırtacak şeylerden birisi de hız sınırının birden 30-40 kilometrelere düşmesi, şehir içi güvenliğini sağlamasıdır. Ayrıca kurallar konusunda da son derece katılar. Trafiğin akışını düzgün ve kuralına uygun bir şekilde uygulamak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

 

ASENOVGRAD

 

    Asenovgrad'a vardığınızda küçük, şirin bir kasabaya adım atmış olursunuz. Ama aynı zamanda da yine eski ve yıpranmış binaları görmeniz mümkündür. Evler genellikle iki-üç katlı, ender olarak da çok katlıdır. Rodop Dağları'ndan gelen ve her daim serinletici hava sayesinde keyifli bir kasaba seyahati yapmanız mümkün. Ayrıca nererdeyse her sokakta görmeniz mümkün olan kahve makinelerinden hiç ummadığınız kadar güzel, taze, sıcak ve ucuz kahveler içme imkânınız olacaktır. Bu da kasabayı gezerken sizlere hem dinlenme hem de kahve eşliğinde kasabayı keşfetme imkânını sağlayacaktır.

    Kasaba meydanını gezmek ayrı bir keyif olacaktır. Birkaç butik, ayakkabı dükkanları, hediyelik eşya satan dükkanlar, kitapçılar, kafeler... Ancak aklınıza hemen cıvıl cıvıl bir kasaba hayatı gelmesin. Zira saat akşam altıdan sonra hayat neredeyse bitiyor ve dükkanlar dahil neredeyse her yer kapanıyor. Ancak birkaç bar, gece kulübü ya da kumarhane açık olmaktadır.

    Kasabanın biraz dışına çıktığınızda ve biraz tepe tırmandığınızda sizi eski bir kale karşılayacaktır. Belirli bir ücret karşılığında gezebileceğiniz kalenin manzarası nefes kesicidir. Kuş bakışı bir görüş açısıyla tüm kasabayı, otoyolu, nehrin akışını, Rodop Dağları'nı ve eşsiz yeşilliklerle doğal manzaranın tadını çıkartabilirsiniz.



PLOVDİV (FİLİBE)

 

    Asenovgrad'dan yaklaşık 45 dakikalık keyifli bir tren yolculuğunun ardından Plovdiv, yani eski Türkçe ismiyle Filibe'ye varıyorsunuz. Plovdiv, gerek mimarisi gerek yerleşim yerinin düzeni ve gerek doğal güzellikleri açısından oldukça güzel bir şehirdir. Şehir merkezi uzun ve trafiğe kapalı bir caddeden oluşmaktadır. Sağlı sollu dizili dükkanların bulunduğu caddede asıl dikkati çeken şeylerden birisi de caddenin tam ortasında kalan eski dönem Roma kalıntılarıdır. Şehrin tam göbeğinde, halka açık bir şekilde sergilenen bu kalıntıları tıpkı balkondan izlermiş gibi görmeniz mümkündür. Ayrıca kalıntıların içine girmek isterseniz de belirli bir ücret ödemeniz gerekmektedir.

    Şehir merkezini gezerken yolunuz mutlaka Türk camiisine düşecektir. Zira tam cadde üstündedir bu camii. Ayrıca hemen altında bulunan çay evinden de çay ya da kahve içebilir, gezinin verdiği tatlı yorgunluğu burada atabilirsiniz. Caddenin biraz daha aşağısına indiğinizde ve biraz ara sokaklarına daldığınızda kilise, Roma dönemi tiyatrosunu ve müzeleri görebilir, hediyelik eşya dükkanlarından kendinize ve sevdiklerinize hediyelikler alabilirsiniz.

    Merkez turunuzu bitirip tren istasyonuna giderken, merkezin üst bölgesinde kalan ve yeşilliğiyle sizi âdeta büyüleyen parka uğramadan geçmemek olmaz. Yolunuza oradan devam ederek huzurun ve sessizliğin tadını çıkartabilir, eğer vaktiniz varsa kahve makinesinden bir kahve alıp ağaçların huzurunu dinleyebilirsiniz.


VELİKO TIRNOVO

 

    Asenovgrad'dan yaklaşık 2-2.30 saatlik mesafede bulunan Veliko Tırnovo, küçük bir kasabadır. Kasaba, dağların sırtlarına kurulmuş ve eski yerleşimini hâla korumakta olan bir yerleşim yeridir. En önemli gezi noktası da orta çağdan kalma Tsarevets Kalesi'dir. Belirli bir ücret karşılığında kaleye çıkıp içindeki tapınağı görebilir, dinlenme yerlerinde alacağınız kahve eşliğinde kasaba manzarasının ve eşsiz doğal güzelliklerin tadını çıkartabilirsiniz.

    Veliko Tırnovo'da tıpkı diğer Avrupa şehirleri gibi erken saatlerde kabuğuna çekilen bir yerdir. Akşam saat 6'dan sonra açık bir yer bulmak oldukça zor. Yemek yemek için bir hayli emek harcamanız gerek. Lâkin açık mekânlardaki yiyecekler tüm emeklerinize değecektir.


ŞİPKA

 

    Veliko Tırnovo'dan yaklaşık 1-1.30 saatlik mesafede bulunan Şipka, doğa tutkunları için ideal bir konumdadır. Kasabanın neredeyse bina dışındaki her yeri yemyeşildir. Deniz seviyesinden yaklaşık 650 metre yüksekliğe kurulmuş kasaba, 93 Harbi'nin en önemli savaşlarının meydana geldiği Şipka Geçidi ile tanınır. Ayrıca turistik mekânlar arasında Stoletov Zirvesi'ndeki Şipka Anıtı, Buzludzha Anıtı, Şipka Anıt Kilisesi yer almaktadır. Dağın ve doğanın iç içe olduğu bu kasabada dolaşırken huzurun ve bol oksijenin tadına varacak, gördüğünüz mekânlara hayran olacaksınız.


SOFYA

 

    Bulgaristan'ın başkenti olan Sofya, bölgenin en kalabalık şehirlerinden birisidir. Bulgaristan'ın diğer bölgelerine nazaran daha kalabalık, trafiği daha yoğun ve insanı daha çok olan bir şehirdir. Bu şehirde gezerken tarihe de tanıklık etmiş olursunuz. Zira eski ile yeni iç içe geçmiş bir şekildedir. Bir tarafta eski ve bakımsız binlar varken diğer tarafta daha modern ve yeni yapıları görmeniz mümkündür. Ülkenin köklü üniversitelerinden biri olan Sofya Üniversitesi de kampüsleriyle birlikte buradadır. Meydana geldiğinizde İvan Vazov tiyatro binasıyla birlikte meclis binasını görmeden yolunuza devam etmeyin. Zira oradaki en güzel yapı örnekleridir.

    Sofya'ya gelen herkesin mutlaka görmesi gereken yerlerden birisi de ünlü Alexander Nevski Katedrali'dir. Bu katedral, şehrin ve ülkenin sembolleri arasındadır. Katedrale girdiğiniz andan itibaren oranın tarihi ve dinî atmosferini hissetmeye başlıyorsunuz. Gerek yapının estetiği gerek içindeki resimlerin ve tasvirlerin güzelliği sizi kendisine hayran bırakmaya yeterli olacaktır. Katedralin içindeki banklara oturarak bu eşsiz ânın tadını doyasıya çıkartabilir, bahçesinde dolaşarak yapının dışındaki estetik mimariyi gözlemleyebilirsiniz. 

PAMPOROVO

Rojen Festivali

 

    Yılın belirli dönemlerinde düzenlenen festival, 1898 yılından bugüne kadar hâla geçerliliğini sürdürmeye devam etmektedir. Bu festivalin amacı, geçmişten günümüze kadar olan kültürel etkileşimi artırma, geçmiş kültürü genç kuşaklara aktarmanın bir yolu olarak gösterilebilir. Festivalde çeşitli sanatçıların sahne aldığı, yerel sanatçıların performanslarını sergilediği sahnelerin dışında; yiyecek, içececek ihtiyaçlarını karşılayan ve yerel ürünlerin satışının yapıldığuı pek çok standında yer aldığı bölümlerde vardır. Ayrıca çocuklar içinde lunaparkta kurulmaktadır. Kısacası 7'den 77'ye sosyal ve kültürel birleşmeyi amaçlayan eğlenceli bir festivaldir.


RİLSKİ MANASTIRI

 

    Keyifli ama birazda uzun bir tırmanışın ardından Rilski Manastırı'na ulaşmak mümkün. Doğayla iç içe, dünyadan arınmış bir yere kurulmuş olan manastır, günümüzde hâla ibadethane olarak kullanılmaya devam etmekdir. Manastırın ana kapısından içeriye girildiği anda kompleks bir yapıya adım atmış oluyorsunuz. Sur kapısını andıran kapının ardında önünüze dikdörtgen biçimde bir yapı ve o yapının ortasında da kiliseyi görmüş oluyorsunuz. Dikdörtgen biçimdeki bina üç katlı ve döneminde derslikler ile yatakhane olarak kullanılmış. Ayrıca orada bulunan öğrenciler ibadetlerini yapmak içinde ortadaki kiliseyi kullanmışlardır.

    Dikdörtgen binalara giriş, turistler için yasak ancak kiliseye giriş serbest. Kiliseye girdiğinizde ahşap işçiliğin mükemmelliğini ve resim sanatının inceliklerini görmeniz mümkündür. Kilise tamamen çivisiz olarak ahşaptan yapılmıştır. Tavan ve duvar süslemeleri de son derece canlıdır. Gözlerinizi tavanlardan ayırmanız neredeyse imkânsız bir hâl almaktadır.

    Kilisenin yanında ise bir çan kulesi vardır. Bu yapı ise tamamen taştan yapılmadır ve günümüzde de aktif bir şekilde kullanılmaya devam edilmektedir.


PETRİÇ

Baba Vanga

 

    Ünü ülkenin dışına taşmış olan Baba Vanga, Bulgaristan'ın Petriç şehrinde yaşamıştır. Küçük, bahçeli bir evde yaşamış olan ünlü kâhinin evi, günümüzde müze olarak ziyaretçilere açıktır. Evinin bahçesinde hâla kâhinin ektiği çiçekler bulunmakla birlikte bir de heykei vardır. Evinin içi ise günlük kullandığı eşylarını görebileceğiniz ve anı defterine bir şeyler yazabileceğiniz bir defterin bulunduğu, hâla ilk günkü gibi korunan küçük bir yapıdır. Yapının içinde Baba Vanga'nın yatak odası, misafirlerlerini karşıladığı bir oda ve küçük bir mutfak bulunmaktadır. Son derece sade ve kullanışlı bir yapıdır. Belirli bir ücret karşılığında evin güvenliği ve bakımından sorumlu kişinin rehberliği ve anlatımıyla evi gezmeniz mümkündür.


Gezerken İhtiyaç Olabilecekler

 

       Kalın, uzun kollu, sıcak tutacak kıyafetler.

       Uzun yürüyüşlerde kullanılabilecek ayakkabı.

       Sırt çantası.

 

Gezerken Yanınıza Almamanız Gerekenler

 

       Kesici-delici aletler.

       Ön yargılar.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

LÜKSEMBURG

ALMANYA