SEYŞELLER

 

SEYŞELLER

 

MAHÊ

   

Seyşeller... Hint Okyanusundaki saklı cennet. 115 ada ülkesinden biri olan Seyşeller, sıcak ve nemli iklimiyle daha uçaktan dışarıya adım attığınız an sizi ele geçirmeye başlıyor. Türkiye'den yaklaşık 7-7.5 saatlik uçuş mesafinde olan ada ülkesine adım attığınız an güzellikler de başlıyor.

    Direkt uçuşlar -ve hatta tüm uçuşlar- adanın başkenti olan Mahê'den gerçekleştiriyor. Uçağınızdan indiğiniz an sizi küçücük ama bir o kadar da sevimli bir havaalanı karşılıyor. Açık havadan kapalı alana girdiğinizde, iç mekânların ne kadar serin dışarısının ise ne kadar sıcak ve nemli olduğunu anlıyorsunuz. Güvenlik koridorundan geçtiğiniz an hemen pasaport kontrolüne giriyorsunuz. Seyşeller'in en güzel özelliklerinden birisi de hiçbir dünya vatandaşından vize istemiyor olmasıdır. İstedikleri tek şey; otel rezervasyonunuz ve gidiş-dönüş uçak biletiniz. Hepsi bu kadar. Ardından pasaportunuza yerel meyveleri ve âdeta simgeleri olan koko mührünü vurup sizi free shop'a doğru yolcu ediyorlar. Havaalanındaki alış-veriş yeri o kadar küçük ki, Türkiye'deki yerel marketler onun yanında dev marketlere benzer. Ancak istediğiniz her şeyi de bulmanız mümkün. Yerel içkileri -Takamaka-, evrensel içkiler, çikolatalar, oyuncaklar, parfümler... Kısacası diğer havaalanlarında ne varsa hepsi bu küçücük yerde mevcut. Oradan çıktıktan sonra ise bavullarınızın tıpkı güneşin yörüngesinde dönen gezegenler gibi dönüp durduğu bavul teslim noktasına varıyor ve bavullarınızı alıp kayan kapıdan geçerek sıcağa yani direkt şehire ayak basıyorsunuz.

    Bavul teslim noktasından hemen sonraki kapıdan çıktığınız an solunuzda tur şirketlerinin dükkanlarını, hemen karşınızda araç kiralama firmalarını ve şehirin işlek ana yolunu, sağınızda ise geri dönüş için bavul teslim noktalarını görmeniz mümkün. Ayrıca yine sağa doğru yürümeye devam ederseniz çıkışa, iki yerel sim kart satan dükkana, yerel eşya mağazasına, bir eczane bir kafe bir büfe ve bir de burgerci görme şansınız olur. Birkaç adım sonra da ülke içi seyahatlerinizi yapabileceğiniz ortalama 12 kişilik küçük uçakların kalkış yeri olan alana varmanız mümkün. Yani anlayacağınız havaalanında her şey kompleks bir şekilde yan yana. Sağa doğru ilerleyip oradaki açık kafede biraz dinlendikten sonra etrafınıza baktığınızda ana yolun işlekliğini, dağların yüksekliğini ve yeşilin her tonunu görmeniz mümkün.

    Mahê'de nerede kalırsanız kalın adanın bir ucundan diğerine ortalama yarım saat 45 dakika içinde varırsınız. Eğer araç kiralayacaksanız -ki kesinlikle deneyimleyin-, soldan akan, yani Türkiye'ye göre ters olan trafiğe kendi açınızdan dikkat edin. Zira orada kurallara oldukça uygun davranıyor, yayalara ve araçlara gerekli önceliği veriyor, saygıyla sizin geçmenizi bekliyorlar. Eğer araç kiralamadan devam etmek istiyorsanızda otobüs ve taksi hizmetlerinden de faydalanabilirsiniz. Ancak otobüslerde dolar ya da euro değil, Seyşeller'in yerel parası olan Seyşel Rupisi geçmektedir.

    Seyşeller de iletişim oldukça rahat sağlanıyor. Ülkede üç resmî dil var. Bunlar; İngilizce, Fransızca ve Seyşel Kreol Dili (İngilizce, Fransızca, yöresel Afrika dillerinin bir karışımı olan Seyşel yerel dili) dır. Bu yüzden eğer bir yabancı diliniz varsa çok kolay bir şekilde iletişim sağlıyorsunuz. Ama 'yok ben dil bilmiyorum' diyorsanız da hiç sorun değil. Sizinle iletişim kurmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

    Seyşeller'de gezerken yolunuz Victoria şehrine düşerse, ülkenin en kalabalık yerine gelmiş olursunuz. Ancak sakın gözünüz korkmasın çünkü ülkenin en kalabalık şehir merkezi, Türkiye'deki bir mahalleden daha az kalabalıktır. Burada bankalar, oteller, marketler ve inanç merkezlerini görebilirsiniz. Hatta burada en güzel şeylerden birisi de inançlara duyulan saygı. Ülkenin büyük çoğunluğu katoliktir. Ancak neredeyse birkaç sokak arayla bir kilise bir camii ve bir hindû tapınağı görmeniz mümkün. Ayrıca şehir merkezi olmasına rağmen tüm otoparklar ücretsiz bir şekilde halka açık. Hiç kimse sizden otopark ücreti almıyor. Bu ülkenin her yerinde geçerli bir kural. Her yer herkese açık. Sahiller, plajlar, otoparklar halka açık bir şekilde isteyen herkesin kullanımına açık.

    Ülkenin başkenti oldukça dağlık bir yapıya sahip. Ama bu sizin gözünüzü sakın korkutmasın. Zira oldukça düzgün yollarla kısa süre içerisinde dağların zirvesine çıkıp enfes okyanus, doğa ve şehir manzarasının tadını çıkartabilirsiniz.

    Başkent deyince insan aklına oldukça resmî bir yapılaşma gelse de bu durum Seyşeller için geçerli değil. Çok katlı binalar sadece şehrin merkezinde var. Onların da büyük çoğunluğu resmî yapılar. Evlerin neredeyse tamamı tek ya da en fazla üç katlı, bahçeli yapılardan meydana geliyor. Okulları ise ülkenin her yerine eşit bir şekilde dağılmış bir konumda. İlkokul, lise, üniversite... Hepsi adalarda mevcut. Ancak üniversite sadece başkentte bulunuyor. Okuma-yazma oranı ise ortalama %60 civarında.

    İnsanların çoğu geçimini tarımla ve turizmle sağlarken bir kısmı da özel sektör ve devlet kurumlarında görev alıyor. Halkın çoğunluğunu ise gençler oluşturmakta. Ülkede ihracatta ayrı bir öneme sahip. Başlıca ihraç ettikleri ürünler; hindistan cevizi içi, tarçın, sabun, parfüm yağı, vanilya, balık, guano ve kaplumbağa kabuğu ile köpek balığı yüzgecidir.

    Mahê adasında keşfedilecek pek çok yer var. Şehir merkezi, plajları, ibadethaneleri... Ayrıca bunların dışında da yerel içkilerinin üretildiği ve ismini de yapıldığı köyden alan 'Takamaka Fabrikası'dır. Bu fabrika hem içki satışının yapıldığı hem de yapılış aşamalarının gösterildiği gidilmeye değer yerlerden birisidir. Girişi tamamen ücretsizdir. Tadımlık alkollerden de içebilir, orada bulunan satış yerinden kendinize ve sevdiklerinize hediyelikler alabilirsiniz.

    Takamaka Fabrikası'ndan sonra, Seyşeller'in bir dönem sömürge altındayken yönetildiği yapıyı da ücretsiz bir şekilde görebilirsiniz. Dönemin yönetici insanlarının yaşayış tarzlarını yakından bakabilir, orada bulunan resim sergisini gezip isterseniz resimde satın alarak yerel sanatçılara destek olabilirsiniz.

 

PRASLİN

 

    Bu adaya Mahê adasından ister feribotla bir buçuk saatte deniz yoluyla isterseniz de yine aynı havaalanından bineceğiniz 12 kişilik küçük uçaklarla havadan yirmi dakikada varabilirsiniz. Tercihiniz havayolu olacaksa sizi yine küçük bir alan karşılayacak. Güvenlik kontrolü ve çok daha az beklediğini bavul teslim bölgesinden sonra yemyeşil bir alan sizi karşılayacaktır. Burası daha çok oteller bölgesidir ve genellikle yabancı turistler bu adada kalmaktadır. Havaalanından şehrin merkezine doğru gittiğinizde küçük bir yerleşim yeri sizi karşılar. Yolun sağında ve solunda dizili evler, okullar, ibadethaneler mevcuttur. Ayrıca bir de limanı vardır ki bu limandan diğer adalara düzenli olarak seferlerde yapılmaktadır. Yine bu adada da ilk göze çarpan şey temizlik, düzen, yeşil alanın bolluğu ve granit kayaların oluşturduğu dağlardır. Yeşille mavinin buluştuğu enfes manzaranın tadını çıkartırken yanınızdan bir an olsun ayırmayı ihmal etmeyeceğiniz yağmurluğunuz da olsun. Çünkü bir adadan diğerine geçerken anında hava değişimine uğrayabilir, güneşli diye bıraktığınız adadan yağmurlu bir adaya iniş yapabilirsiniz. Ancak bunları çok fazla kafaya takmamalısınız çünkü adanın iklimi nedeniyle çok sık yağışlara maruz kalabiliyorlar. Aslında bu kadar yeşil ve temiz kalmalarının bir diğer sebebi de bu yağışlar. Neredeyse gün aşırı bir yağış meydana geliyor ve bu nemi biraz daha arttırsa da doğadaki huzuru kat be kat arttırmaya yetiyor.

    Praslin adası, dünyanın en uzun sahillerinden birine ev sahipliği yapmaktadır. Sahilin uzunluğu yaklaşık olarak 2-2.5 kilometre. Kesintisiz bir sahil şeridine sahip ve yürüyüş yapmak için ideal bir kuma sahip. Ayrıca sıcaktan bunalıp denize girip serinleyeceğinizi sanıyorsanız bir miktar yanılırsınız. Çünkü bu plajın denizi kuzeyine bakan bir plaj, akıntılar nedeniyle sıcak bir suya sahiptir. Su serinletmese de oldukça iyi geliyor. Biraz ıslanıp yolunuza devam ettiğinizde harika granit kayaları görür, minik yengeçlere bakar, şeffaf balıklarla yüzme şansına sahip olursunuz.

    Adanın konumu nedeniyle gel-gitler oldukça sık meydana gelir. Gündüz üzerinde yürüdüğünüz kumsala akşam baktığınızda sular altında kaldığını görürsünüz. Ancak sabah gözlerinizi açtığınızda yeniden kocaman bir plajla başbaşa kaldığınızı fark edersiniz.

    Praslin adasında turistlerin gezebileceği yerlerde mevcut. Bunların başında doğa yürüyüşü yapmayı sevenler için orman parkuru var. İster otobüs, ister taksiyle gidebileceğiniz bu alan, devlete bağlı bir işletmeyle çalışıyor. Belirli bir ücret karşılığında size bir harita veriliyor. İsteyen misafirlere yine ücret karşılığında rehber de sağlanıyor. Haritanızı aldıktan sonra parkur yürüyüşüne başlıyor, sıcak ve nemli havadan az da olsa kurtularak yeşilin eşsiz güzelliğine adım atıyorsunuz. Buralarda tavsiyemiz rahat ayakkabılar tercih etmenizdir. Zira orman içinde ne kadar düzenli yollar olsa da  irili ufaklı kayalar, köprüler, akan sular, kısacası bir ormanın içinde olması gereken her şey-yabanî, korkutucu hayvanlar hariç- mevcut. Ormanın içerisine doğru ilerledikçe elinizdeki haritadan ve tabelalardan nereye gitmek istediğinize karar verir, parkurunuzu ona göre şekillendirebilirsiniz. Eğer iç kesimlere doğru ilerlerseniz haritadan da görebileceğiniz bir gözlem tepesine ulaşırsınız. Eğer oraya da çıkarsanız harika bir doğa manzarası gözlemleyip harcadağınız tüm eforların karşılığını alırsınız.

    Gezilecek bir diğer yerde adanın 'müze' diye tabir edilen, açık havada sergilenen bitkiler ve kaplumbağalardan oluşan küçük bir işletmedir. Buraya gelirseniz kafanızda çok büyük hayallerle gelmeyin zira fazla bir şey göremeyecek, birkaç Seyşeller'in simgesi olan dev kaplumbağa, tavşan, yarasa, tavuk ve birkaç limon otundan başka bir şey bulamayacaksınız. Eski bir yapı ve içerisinde de eski eşyaların olduğu bir de temsili ev var. Ancak yine de görmeye, keşfetmeye değer bir yer. Ücret karşılığı yapılan turun ardından sizlere serinletici içecek ikram ediyorlar ve yöresel ürünlerin satıldığı standlara yönlendiriyorlar.

    Adada gezmek için otobüsü tercih etmelisiniz. Hem yerel halkı gözlemlemiş olur hem de şehri daha güzel bir şekilde keşfedersiniz. Otobüs şöförleri de son derece kibar ve yardımseverler. Ayrıca otobüs tamamen durmadan da kapıları asla açmıyor, neredeyse siz oturmadan da hareket etmiyorlar. Tek dezavantajı otobüslerin biraz eski olması. Ama bu gezmenize asla engel değil. Zira yolların güzelliklerini insanların temizliği ve kibarlığı size o eski otobüsü âdeta lüks bir araca çevirecektir.

    Başka adalara geçmek için limanı kullanacaksanız bir konuda dikkatli olmalısınız. O da navigasyon. Zira navigasyon limanı eski liman olarak gösteriyor. Ancak o liman işletmeye kapatılmış durumda. Feribota bineceğiniz liman, navigasyon rotasına göre bir durak önceki yerde. Durakta inip arkanızı döndüğünüz an limanı göreceksiniz. Bilet işlemlerinizi tamamladıktan sonra da istediğiniz adaya çok keyifli bir şekilde yolculuk yapabilir, modern feribotların keyfini ister kapalı alanda isterseniz de bir kat yukarıda açık alanda çıkartabilirsiniz.

 

LA DİGUE

 

    Daha çok günübirlik gidip gelebileceğiniz adaya ulaşım feribotla sağlanıyor. Adayı gezmenin en iyi yolu da bisiklet kiralamaktan geçiyor. 'Bisikleti nasıl kiralarım, nereden bulurum?' diye endişe etmenize hiç gerek yok. Çünkü siz adaya adım atar atmaz sizlerin yabancı ve turist olduğunuzu anlayacak ve etrafınızı saracak birkaç bisiklet kiralayıcısına denk gelecek ve oldukça sevimli, sepetleri de olan modern bisikletleri rahatça kiralayabileceksiniz. Ancak orada sizi bir konuda defalarca uyaracaklar. O da trafiğin soldan aktığı ve sizinde soldan gitmeniz gerektiğidir. Gün boyu keyifle bisikletinizle adanın tadını çıkartabilir, düzgün asfaltlanmış yollarda eğlenceli dakikalar geçirebilirsiniz. Bisikletinizi kiraladığınız alanlarda adanın bir de haritasını size gösteriyorlar. O haritanın fotoğrafını çekip kendinize göre bir rota oluşturabilir, dönüş saati gelince de bisikletinizi kiraladığınuz yere rahatça teslim edebilirsiniz. Ayrıca size bir de cep telefonu numarası veriyorlar. Bisikletle ilgili herhangi bir sorun olduğunda onu itmek yerine telefonu arayıp konumuzu gönderiyorsunuz ve hemen sizin yanınıza gelip bisikletinizi değiştiriyorlar. Böylece keyifli gezintinize kaldığınız yerden devam ediyorsunuz.

    Bisikletinizi kirladıktan ve gezintinize başladığınız anda sürüş rahatlığının keyfini yaşamaya başlıyorsunuz. Seyşeller'in genel sıcak ve nemli iklimi burada da devam etmekle birlikte bisikletin oluşturduğu rüzgârın etkisi sıcaklığı bir parça da olsa azaltmakta. Adayı gezerken iç kesimlere doğru ilerlendiğinde şehir merkezini görme imkânınız var. Burada evleri, okulları, ibadethaneleri ve marketlerini rahatça bulabilir, kendinize serinletici içeceklerle ödüllendirebilirsiniz. Şehir merkezinde gezerken birden karşınıza öküz arabası da çıkabilir. Bu konuda sakın şaşırmayın. Zira sizin şaşkın bakışlarınızı gören arabacı, sizinle aynı tepkiyi verip sizinle dalga geçebilir sonra da selamlayıp gülerek yoluna devam edebilir. El salladığınızda da kibarca reverans yaparak karşılığını verir.

    Adanın uç kısımlarına doğru gidildiğinde eşsiz bir kumsal ve alabildiğine mavilikteki okyanus sizleri karşılıyor. Ancak buranın denizi diğer adalar gibi sakin değil. Oldukça büyük dalgalar kıyıları dövmekte. Bu yüzden güvenlik açısından kısmî yüzme yasağı vardır. Ancak dileyen kişiler -ya da kendine güvenenler- fazla açılmamak şartıyla denize girebilirler. Denize ayağınızı değdirdiğinizde de diğer taraflardan farklı olarak suyun serinletici olduğunu ve sıcak havada size çok iyi geldiğini farkedersiniz. Bunun nedeni de ters akıntı sebebiyle bölgeye soğuk suyun gelmesindendir. Ayaklarınız suyun içinde olacak şekilde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.

    Adayı biraz daha gezince Fransız sömürgesinden kalma bir çiftlik bulacaksınız. Burayı belli bir ücret karşılığında gezebilir, içerisindeki Fransız evlerini, Seyşeller'e özgü dev kaplumbağaları, tarlaları ve bahçeleri görebilir, plajında okyanusa girebilirsiniz. Ayrıca çiftliğin büyüklüğündeki ihtişamı da deneyimlemiş olursunuz.

    Turunuzun sonunda bisikletinizi ait olduğu yere bıraktıktan sonra eğer feribotunuz için hâla vaktiniz varsa biraz da liman bölgesini keşfedin. Orada çok hoş butikler, hediyelik eşyalar satan dükkanlar, kafeler, market ve döviz bürosunun da içinde bulunduğu meydan da hiç sıkılmadan vaktinizi geçirebilirsiniz. Günün sonunda da feribotunuza binerek hotelinizin olduğu adaya güvenle seyahat eder, keyifli günün yorgunluğunu okyanus havasıyla atabilirsiniz.


Gezerken İhtiyaç Olabilecekler

 

       Yüksek etkili güneş kremi. Nemlendirici krem.

       Güneş gözlüğü, şapka.

       Mayo, bikini, plaj havlusu, plaj terliği, deniz ayakkabısı.

       Hafif, yazlık kıyafetler. Bolca tişört ve şort.

       Su geçirmez yağmurluk.

       Eşyalarınızı rahatça taşımanız için hafif sırt çantası veya plaj çantası.

       Su geçirmez telefon kabı. (Su altı çekimlerinin vazgeçilmezi.)

       Rahat ve yazlık ayakkabılar.

 

Gezerken Yanınıza Almamanız Gerekenler

 

       Kesici-delici aletler.

       Ön yargılar.

 

   

   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

LONDRA, BİRLEŞİK KRALLIK

LÜKSEMBURG

ALMANYA